Kaza Öncesi
Berkel İnel – Şehit Astsubay Sait Yıldırım’ın Kızı
“O gün okula gidecektim. Tam çıkacağım sırada geriye döndüm ve koşa koşa babamın yanına gelip sarıldım. ‘Babacım nolur gitme. Ben senin gitmeni istemiyorum’ dedim. Bana döndü ve ‘Gitmem gerek. Bir gün anlayacaksın. Vazife kutsaldır ve ben bir askerim, gitmem gerek.’ dedi. Gidiş o gidiş …
***
Heybeliada’daki Deniz Okulu’ndan mezun olan İsmail Türe, kendi gibi Gelibolulu olan bir genç kızla nişanlanır. Fakat İsmail Türe muharebe subayı olduğu için, çok seyrek görüşürler. Üsteğmenin aklına harika bir fikir gelir. Sevgilisine mors alfabesini öğretir ve çok sık geçtikleri Çanakkale Boğazı’nda, Gelibolu’yu geldiklerinde mesajlaşırlar. Bu mesajlaşmaları diğer denizciler arasında alaylara neden olacak seviyede yayılmıştır
Yine bir gün, 27 yaşındaki Üsteğmen, Çanakkale’den geçecekleri gün ve saati denizaltının uğradığı bir limandan haber verir sevgilisine. Ve sevgilisi heyecanla 3 nisanı 4 nisana bağlayacak olan geceyi beklemeye başlar
***
Dumlupınar denizatlısı, I. İnönü denizatlısıyla beraber, 1 nisan gecesi gölcükten çıkarak katıldıkları NATO tatbikatından övgüler almış ve yorulmuş şekilde dönüyordu. Rota tekrar Gölcük’teki Denizaltı Komutanlığı Ana Üssüydü. Nara Burnuna yaklaşmışlardı.
Çanakkale Boğazı denizciler için hep zor bir geçiş yeridir. Özellikle İstanbul istikametine giden deniz araçları Nara Burnu’na gelindiğinde çok dikkatli olmalıdır.
O gece Dumlupınar’ın başka bir şanssızlığıda etrafa sis çökmüş ve görüş mesafesinin düşmüş olmasıdır. Ayrıca tatbikatlar sırasında iki gün boyunca su altında kalan personelin yorgunluğu da tüm bu aksiliklerin cabasıydı.
İşte tam bu sırada, az ötelerinde Çanakkale’nin sessiz sularında sadece kendilerinin olmadığını anlatan bir karaltı belirdi. Bu karaltının ne tür bir gemi olduğunu anlayamamalarına rağmen, güverte ışıklarından geminin büyüklüğünü kestirebiliyorlardı. Dumlupınar denizatlısı 9 mili, daha sonra adının Naboland olduğunu öğrenecekleri İsveç bandıralı şilep ise 21 mil ile birbirlerine doğru ilerliyorlardı. Aralarında 1200-1800 metre arasında bir mesafe vardı ve maalesef denizde işler karadaki gibi işlemediği için, acele etmek zorundaydılar. Önce vardiya amiri Üsteğmen Hasan Yumuk’un sesi duyuldu: “Sancak 15.” Bu Naboland’ın soluna giderek karaya oturmak demekti. Ardından Süvari Yüzbaşı Komutan Sabri Çelebioğlu’nun sesi işitildi: “Komuta bende. İskele alabanda.” Bu emir bir önceki emrin tam tersiydi ve Naboland’ın sağına doğru- ezilme riskine rağmen- önünden geçip gitmeyi denemek demekti.
Bu sırada güvertede iki gözcü er ile Astsubay Şaban Mutlu, Astsubay Hüseyin Akış, vardiya amiri Üsteğmen Hasan Yumuk ve Süvari Yüzbaşı Komutan Sabri Çelebioğlu bulunuyordu.
Peş peşe gelen birbirinin zıttı iki emirden şüphelenen seyir subayı Üsteğmen Kemal Ünver ve nöbeti iki saat önce bitmiş olmasına rağmen uyuyamayan Astsubay Hüseyin İnkaya güverteye çıktılar. Daha gözleri karanlığa alışmamışken, üzerlerine düşen gölgenin sahibine bakmak için kafalarını kaldırdıklarında, şaşkınlıktan donakalacaklardı !!!
Bu sırada Gelibolulu genç kız da odasının penceresinden boğazı seyrederken, sevgilisine ne mesaj çekeceğini düşünüyordu.